Kayıtlar

Şubat, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

3D korku filmi izlemek

Resim
Duyunca işte mutlaka gitmeliyim dediğim bir filmdi 3D korku filmi...Önce scar (iz) geldi, "gitmeyin hiç güzel değil,güzeli gelecek" dediler. Peki dedik,bekledik. Ve sonra My Bloody Valentine geldi. Quentin Tarantino'nun "tüm zamanların en iyi kanlı filmi" dediği 1981 yapımı filmin yeniden çevrimi. Günlerden 14şubattı ve ortalıktaki yapış yapış kalplerden, güllerden, aşk kırmızısından bezen bizler için bir alternatif gelmişti; Kan Kırmızısı! Film vizyona 13şubatta girdi ama olsun, ufak bi ayrıntı bu! Filmi profilo da izledim, zaten sadece cinebonuslar ve gnctrkcll liler için geçerli sinemaların bazısında 3D gösterim vardı. Konu itibariyle pek de güzel değildi, yavan korku filmlerinden birini daha izledik. Sadece sonunun High Tension vari oluşu; insanları biraz meraklandırması, hatta bazılarının kafasını karıştırması bakımından güzeldi. Bir filmin içine psikoloji girdi mi farklı bir güzelliği oluyo! Yani filmden tabiki pek te yüksek bir beklentim yoktu, amaç bir

Slumdog Vs. Benjamin

Resim
81. oscar ödüllerinin dağıtılmasına sayılı günler kala (22şubat) bir değerlendirme vakti geldi. İki filmi de art arda izlediğim için öncelikle acayip bir doygunluk hissim var; hatta karıştı biraz ortalık. Çünkü iki filmde kendini, izledikten sonra hissettirebilecek türden filmlerdi ucundan kıyısından bile olsa. Vardır belki sizde de öyle hisler; bir film izlersiniz, bir kitap okursunuz. Sonra bir bakarsınız, bir an onu düşünüyorsunuz hala izliyor/okuyor gibi. Ya da bir dizi gibi hissettirir kendini, uzun bir süredir sürekli hayatınızın içine girmiş gibi. İşte benim için böyle, sizin için de böyle tatlar olsa hoş olurdu! ---DİKKAT SPOİLER İÇEREBİLİR (evet hiç dikkat etmicem buna)---- Gelelim filmlere; akademinin bize daha değişik bir süprizi yoksa bu iki filmden biri oscarı alacak diye düşünüyorum, gerçi bollywood sayılabilecek slumdog millionaire başlı başına bir süpriz ( marian gibi )! İki filmi de en azından adaylar göz önüne alınırsa beğendim tabi, farklı farklı yerlerde. The Curio

Şu Çocukluk Dedikleri...

Resim
Bir zamanlar kurulu bir saat gibiydik sabahın köründe kalkmak için, şimdi kafamızı yastıktan kaldırmaya korkan biz. Neydi o küçücük halimizle o acelemiz. Ne işe gidiyorduk, ne okula. Ne yapılacak işler vardı önümüzde, ne de bekleyen projeler. Deli miydik peki? Bu da bir nevi çılgınlık sayılabilir tabi; çizgifilm çılgınlığı... Tv ye en yakın koltuğa kurulurduk yarı kapalı gözlerimizle, ozamanlar koltuğa yatarak uyuyabilecek boyutlardaydık bi de. Oynamak için sokağa çık-a-madığımız, legoları barbieleri salona dökemediğimiz vakitlerde tek ve süper eğlencemizdi. Şimdiki gibi sırf çizgifilm yayınlayan kanallar yoktu belki ama olsun, en süper çizgifilmler bizim zamanlardaydı! Ne bulursak izlerdik aslında, şimdiki futbol meraklılarının her spor programını takip etmesi gibi. Tom ve Jerry, Buggs Bunny, Road Runner( kısaca looney tunes demeli), Taş devri, Jetgiller, pokemon ve hatta kız halimizle tsubasa bile...(ama asla teletubbies olmadı, olmasın...) Ama bazıları var ki, kalbimizde yeri başka

The Venus Project Ben'im; Hayır Ben'im!

Resim
*Hayalgücü resmedilemese de... "The venus project" nedir, ne değildir; aslında amacım bundan bahsetmek değil! Yine de söyleyeceklerimle ilintili madem; The venus Project temelinde, teee Lidyalı insanların uydurduğu para denen illetten tamamıyla kurtulmak üzerine. Parayı hayatımızdan çıkartınca ne ticaret ne çalışmak ne sosyal sınıf ne suç ne savaş kalıyor. Bununla birlikte enerji için kullanılan tüm kaynaklar doğadan üretiliyor ve milliyet, din, dil, ırk gibi bizi gruplaştıran kavramlar geri planda tutularak hayatımız bir bilim kurgu filmine dönüştürülüyor. Örnek vericem ama yeterli gördüğüm bir örnek yok, yani öyle Will Smith in "I,robot" u veya Sylvester Stallone nin "Demolition man"i olamaz buna örnek. Burada bahsedilen daha uçuk bir şey; belki de filmi yapılamayacak kadar uçuk; peki yaşanmayacak kadar mı? Ben bu projeden Zeitgeist: Addendum filmiyle haberdar oldum; en kısa zamanda Zeitgeist:the movie yi de izleyeceğim ve -hayali-izlenmesi gerekli fil

Ana gibi yâr...olmaz!

Resim
Saat olmuş 23:30. Yani insanlığın geneli itibariyle gece vakti gelmiş. Ben klavyeyle yine bir dövüş halindeyim; patır patır geçiriyorum her bir harfine. Sonra annem geliyor;elinde bir dondurma kubu. Ve ne göreyim; içinde cevizli çilekli pembemsi bişey. "Aaaa bu ne?" diyorum. "dondurma; ama yavaş yavaş ye." diyor bana. Dondurmadan sonraki kısmı bir kaç kere tekrarlıyor tabi odadan çıkana kadar! Dünya'nın en sevilesi kadını elcağızlarıyla dondurma yapmış, hem de Şubattayız yaa! Tabi bildiğimiz dondurma kalıbının dışına çıkmış biraz ama olsun az ve öz, mis gibi... Eline Sağlık Güzel Annemin... Bu arada annem kesin müneccim, artık buna eminim;yoksa nerden bilecek benim bugün arkadaşın evinde bir dondurma resmi görüp te "ahh bee,yaz gelse de dondurma yesek." dediğimi! :Süper Annem...

İnsanlık Hâli

Resim
DARİA ; "Ben benim diye... Ya da sen sensin diye... Saksıdaki tohum bu yüzden. Biz onu zamanla suladık. Şimdi açan çiçek, kimin canını yakmaz ki?" Duygusal olmayan insan olamaz. İnsan olan duygulanmadan yaşayamaz. Her saniyede, bir duygunun peşi sıra sürükleniverirsiniz. En ufak bir can sıkıntısı bile -booom!- duyguların bir patlamasıdır çoğu zaman. Kalbinizi söküp atamayacağınıza göre-çoğu zaman bunu dilememize rağmen- bu duygular yön verir size. Sizi siz yapar. Her duygunun adı sözlükte aynıdır ama yaşadıkça her biri başka birşeye dönüşüverir. Kimi zaman saklarsınız bu duyguları en kuytu köşelerde; birileri görecek diye ödünüz kopar kenarını köşesini. Kimi zaman da istersiniz ki dibine kadar yaşayalım; sözlerinizden, gözlerinizden, yüreğinizden fışkırsınlar istersiniz. Bazen de dayanamazsınız, birileriyle paylaşıverirsiniz onları... O azıcık şundan koysun, bak bende de bu varmış diye diye dökersiniz ortaya içinizdekileri. Aşk deriz bunun adına; herkese göre değişir tarifi b

Bunlardan İstiyorum!

Resim
Geçenlerde farkına vardığım bir alışveriş sitesi. Eğer arkadaşlarınıza,ailenize,sevgilinize veya kendinize değişik,eğlenceli ve/veya işlevsel bir hediye almayı düşünüyorsanız bakmadan geçmeyin derim. Bazıları boyutlarına göre biraz "tuzlu" olabilir ama bayıldım! Güneş kavanozu, dead joe kalemlik, tokyoflash saatler, öldürmeyen örümcek yakalayıcı, koleksiyonluk bad taste bears keyrings gibi gerekli gereksiz bir sürü şey....ben de bunlardan istiyorum diyorsanız siteye buyrun . önümüzdeki günlerde alışveriş yapmayı da düşünüyorum, bakalım hizmetleri nasıl?

(Vol. 1) Tadından Yenmeyen Filmler

Resim
Bazı filmler vardır; düşündüğünüz anda yüzünüzde güller açar. Kendiniz 10kere izlersiniz yetmez başka insanlara da izlesinler diye yalvarırsınız sanki sizin filminizmiş gibi. Bikaç kişiyi kandırırsanız birlikte izlemek için, bu sefer onlar filmi izlerken siz hem filmi hem onları izlersiniz "acaba benim kadar beğeniyorlar mı" diye, bide yetmiyomuş gibi sahneleri açıklamaya başlarsınız - ne gıcık bişeydir bu da -! Ve bu filmler izledikten sonra olduğundan daha üst mevkiye konurlar kimi zaman da. Tekrar izlediğinizde bi bakarsınız okadar da şahane gitmiyormuş, ama bu düşünce de ancak film bitene kadar yer edinebilir aklınızda. Film biter ve siz tekrar "Ne süper filmdi be" demeye başlarsınız, yeni seyirciler toplamak için yolunuza devam edersiniz. Ve bu böyle sürer gider... İşte benim baldan tatlı filmlerim; 1.Jeux D'enfants Filmimiz 2003 yılı bir Fransız filmi. Yönetmen Yann Samuell , başrol oyuncuları karizmatik Guillaume Canet ve tabiki muhteşem performansıyla

Can Bedenden Çıkmayınca...Unutulmuyor

Resim
Barış Manço'yu ölümünün 10.yılında rahmetle anıyoruz... "Adam olacak çocuk"lar onu özlüyor... Hey: Tolga Ünvermiş'e teşekkürler!

Şair Ceketli Çocuk

“Müzisyenim, ondan sonra Karadenizli'yim, ama hepsinden önce bir devrimciyim” Kazım KOYUNCU... Çok şey var onun hakkında söylenebilecek; aslında ne söylense zaten yetmeyecek, hep birşeyler eksik kalacak! 34 senelik hayatına birçok şey sığdırdı. Düşünen, sorgulayan, başkaldıran, hayatı seven ve daha nicesiydi O. Bir yandan yanlışlara sesini yükseltip çare ararken, bir yandan da hakkını vererek yaşayan; kısacası Dünya'ya iyi gelecek, güzel bir insandı. İşte bu insanın belgeseli "Kazım için bir film". Ümit Kıvanç'ın uzun uğraşları sonucu ortaya çıkmış ve diğer birçok belgeselden farklı olarak Kazım Koyuncu'yu kendi sesinden dinlediğimiz doğal, etkileyici bir film. O'nu anlamak için, hayata daha değişik bir gözle bakabilmek için izlenmesi gereken bir film. Ve öyle bir film ki bu, etkilenmek için laz, karadenizli, müzisyen, solcu vs. olmanız gerekmiyor; İnsan olmanız yeterli... http://www.kazimkoyuncufilmi.com/